Boynumuzun Borcu: Doğru Türkçe
Ağacın Tepesindeki Kuşlar
22.01.2021
2
1400
5 Dakika

Her dilin kendine has bir konuşma sanatı ve tekniği vardır. Peki siz Türkçenin konuşma sanatı ve tekniğini uygulayarak ne kadar doğru konuşuyorsunuz? Ya da bize öğretildiği gibi Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil mi? Bu yazımda amacım sizlere Türkçe hakkında bilgi vermektir. Nasıl daha iyi konuşabiliriz ve neden önemli bu ana dil meselesi. Şimdi aklınıza şöyle bir soru takılabilir: “Sen ne kadar düzgün konuşuyorsun ki bize bilgi vereceksin ?” Haklısınız ben bir diksiyon eğitmeni değilim lakin konu burada bu değil. Sizin en azından bu konular hakkında fikir sahibi olmanızı ve merak edip araştırmanıza, kendinizi geliştirmenize vesile olmak isteyen ana diline değer veren ve kendini diksiyon konusunda geliştirmek isteyen birisiyim. Bu konuda anlaştıysak haydi gelin diksiyon hakkında bildiklerimize ve diksiyonumuza bir göz atalım.

Diksiyon, seslerin, sözlerin, vurguların, anlam ve heyecan duraklarını kurallarına uygun olarak söyleme şeklidir. Hülasa konuşma sanatı ve tekniği diyebiliriz. Fonetik ise ses bilgisidir. Türkçenin kendine özgü bir diksiyonu ve fonetiği vardır. Türkçe, hırıltısız, yumuşak ve düz bir fonetiğe sahiptir. 29 harf ile yazılıp 46 ayrı ses kullanılarak konuşulur. Bir yabancıya sormuşlar: “Türkçe sizin kulağınıza nasıl geliyor?” Yabancı şunu söylemiş: “Bir kavanozun içine misket doldurun ve sallayın. Şıkı şıkı şıkı şıkı şıkı… Ş harflerin yoğun olduğu şeker gibi bir dil.” Tabii diksiyonumuz ve fonetiğimiz düzgün olursa Türkçe karşı tarafa çok güzel giden bir dildir.

Bir diksiyon programına göz atarsak Türkçeyi düzgün ve doğru konuşmak için kendimizi geliştirmemiz  gereken başlıca konular vardır. İlk olarak harfleri ve heceleri belirtme konusunda bilgi sahibi olmalıyız. Söz gelimi iki farklı a vardır. Bunlar ince a ve normal a şeklindedir. “Akraba” normal a ile seslendirilirken “lazım” ince a ile seslendirilir. Bunun gibi birçok harf ve hecenin sesletimi vardır.

İkinci olarak noktalama işaretleridir. Seslendirenlerin en büyük nefes şifreleridir. Elbette nefes alıp verirken doğru nefes alıp vermemizi ve diyafram kullanımımıza dikkat edip bunun için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bunun yanında vurguyu belirtmek için ya da anlam karışıklığını önlemek için de noktalama işaretleri kullanılır.

Sıradaki konu başlığımız ise boğumlanma (artikülasyon), konuşmanın ses dizelgesindeki hece vurgusudur. Boğumlanmada bozukluk olabilir. Söz gelimi derdini çabuk iletme kötü alışkanlığından birtakım harf veya heceler atlanır. Elbette bu bozukluk, boğumlanma çalışmaları ile düzeltilebilir.

Daha sonra vurgu ve tonlamaya özen gösterilmelidir. Çünkü bir sözcüğün heceleri üzerinde farklı soluk baskısı yapmamız anlatımımıza değer katar, bizi dinlettirir ve sözümüz anlaşılır olur. Tonlama ise ses titreşimlerinin yükseltilip alçaltılmasıdır. Konuşmamızı tekdüzelikten kurtarır ve söyleyişe ahenk katar.

Son olarak da ulama, sözcüklerin arasını bağlamaktır. Türkçenin melodisini oluşturan ve akıcı bir Türkçe için vazgeçilmez kuraldır. Bu kuralda sözcük sonlarındaki ünsüzlerin kendilerinden sonra gelen sözcüklerin başlarındaki ünlülere bağlanması gerekir. Diksiyon programının başlıca konuları bu kural ile son bulur.

Gün Batımı

Şimdi gelelim Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dil mi sorusunun cevabına, buraya kadar bu yazı okuduğunuzu varsayarsam artık biliyorsunuz. Ama ben bir kez daha belirteyim, okunmaz! Mesela “Yaşlanacağım” şeklinde yazılır ama “Yaşlanıcam” şeklinde okunur. Gelicek zaman denilir, gelecek zaman değil. Gelmeyin değil gelmiyin denilir. Ağlaya ağlaya yazılır, ağlıya ağlıya diye okunur…

Hatalı olmasına rağmen Türkçeye girmiş birçok kelime vardır. Maalesef bu yanlışlar o kadar çok ki artık meşrulaşmış bir vaziyettedir ve en acısı da bu hataların hâlâ spikerler ve radyo, televizyon programlarında yapılıyor olması. Söz gelimi ebat çoğuldur ve boyutlar demektir yani ebatları demek yanlış bir kullanımdır. Malzeme de çoğuldur. Ama yıllardır biz malzemeler dediğimizden bu sözde meşru yanlışlarımızdandır. Helikopter yere düştü. Yukarı düşen helikopter var da ben mi bilmiyorum. Son bir örneğim ise sel suları. Sel zaten taşkın su demektir. Taşkın su suları? Bunlar gibi yüzlerce yanlış kullanım vardır. Bakınız tdk / wikipedia-sık-yapılan-hatalar

Gelelim neden Türkçeye sahip çıkıp onu korumalıyız. Maalesef ülkemizde ana diline önem vermeyen çok insan var. Bu profesör de olabiliyor normal bir vatandaş da fark etmiyor. Bir de çok iyi yapıyormuş gibi Türkçe cümlenin ortasına, başına, sonuna artık nereye gelirse yabancı bir kelime ekliyor. Sonra karşıdaki insan da bunu görüyor, anlamını bilmeden araştırmadan her yere koymaya başlıyor. Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Ortaya abuk sabuk bir Türkçe ile connection(!) çıkıyor. (Bu Özgül de çok iyi İngilizce biliyor, baksana kınekşın falan filan) Bunu ben de yaptım ve şimdi düşününce de utanıyorum. Bu konuda farkındalık çok önemli, bir nebze de olsa farkındalık oluşturabildiysem ne mutlu bana. Bu arada ülkemizde ana dilin önemi hakkında birçok çalışma yapmış ve önemini vurgulamış insanlar var olmuştur. Bunlardan birkaçının ismini anmak isterim. Mustafa Kemal Atatürk, Oktay Sinanoğlu, Mustafa İnan, Ali Fuad Başgil ve daha nicesi. Bu arada Oktay Sinanoğlu’nun Bye Bye Türkçe adlı kitabını lütfen okumanızı çok isterim. Üstat Türkçenin önemini daha doğrusu bir milletin ana dilinin ne kadar önemli olduğunu çok güzel açıklamıştır.

Bir Çin filozofuna sorarlar: Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu? Düşünür şöyle yanıtlar; Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım… Dil kusurlu olursa sözcükler düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa yapılması gereken şeyler doğru yapılmaz… Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar… Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir. Bu Çinli filozof binlerce yıl önce yaşamış Konfüçyus’tur. Hülasa biz Türkçeyi diksiyon ve fonetiğine uygun kullanırsak anlatımımıza değer katarız, kendimizi dinlettirir ve sözümüz anlaşılır olur. Mustafa Kemal Atatürk der ki: “Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifade kabiliyeti vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde çalışmak lazımdır.”

Bu yazım burada bitti. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Kaynak kısmında önereceğim kitaplar ise okumanızı istediğim size bu konularda değer katan kitaplar olacaktır. Bir başka yazıda görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

Bu yazıya emojiyle tepki ver!
20
16
0
0
0
0
0
0
Kaynaklar
Yorumlar
Mert KARAGÖZ27.01.2021 01:37
~ çok güzel yazmışsınız. elinize sağlık.
1 •
Mehmet ÖZGÜL27.01.2021 17:02
~ Teşekkür ederim.
Yorum Yapabilirsiniz :)
Abone Ol!
Yeni blog yazıları için bildirim almak istiyorsanız bloga e-posta adresinizle abone olabilirsiniz.
Okuyorum
t
Kitap Adı: K
Yazar: i