Olimpiyatlara katılan her sporcu altın madalyayı kazanmak ister. Her aday kendi alanının en iyisi, bir numarası olmayı ister. Lakin bu hedeflerine ulaşan insanlar ve ulaşamayan insanlar aynı hedefi paylaşıyorsa hedefine ulaşan insanları hedefine ulaşamayan insanlardan ayıran şey nedir? Kesinlikle hedef koymak değildir. Başarılı insanları, başarısız insanlardan ayıran durum hedefine doğru yol alırken oluşturduğu sistemdir. “Hedefler, ulaşmak istediğimiz sonuçlarla ilgilidir. Sistemler ise o sonuçlara giden süreçlerle.” der karikatürist Scott Adams. Diyelim ki voleybol koçusunuz ve bir turnuvada kupayı evinize götürme hedefini yok sayıp sadece takımınızın her gün antremanda yaptıklarına odaklanıp bu antremanlarda minicik iyileştirme dahi yapsanız yine de o kupaya sahip olabilir misiniz? Bence olursunuz. Çünkü kazanmanın tek yolu her gün daha iyi olmaktır. Her türlü spor dalında hedef, yarışmayı en iyi skorla tamamlamaktır. Ancak bütün oyunu skor tabelasına bakarak geçirmek ahmaklık olur. Super Bowl'u (Amerikan futbol ligi şampiyonluk maçı) üç kez kazanmış olan koç Bill Walsh'un dediği gibi “Skor kendi kendini halleder.” Aynı durum hayatın diğer alanları içinde geçerlidir. Daha iyi sonuçlar istiyorsak hedefe değil, sisteme odaklanmalıyız. Peki, hedefler hiçbir işe yaramaz mı? Tabii ki hayır. Hedefler bir yön belirlemek açısından iyidir ama ilerlemek, gelişmek için sistemler en iyisidir.
Genellikle kendimizi büyük başarıların büyük eylemler gerektirdiğine ikna ederiz. Sonra bu büyük eylemi gerçekleştirmek için kendimize baskı kurarız. Konu ister kitap yazmak ister bir internet sitesi kodlamak, iş kurmak, şampiyon olmak, kilo almak veya başka bir amaca ulaşmak olsun... Genellikle kendimize böyle davranırız. Aslında minicik bir ilerlemenin, kazanılan küçük, iyi bir alışkanlığın zaman içinde yaratabileceği farkı görmezden geliriz. Minicik bir iyileşme doğrudan dikkat çekmese de hatta bazen hiç fark edilmese bile uzun vadede çok daha anlamlıdır. Bir hesap yaparsak 1 yıl boyunca her gün yüzde birlik bir iyileşme kaydedersek yıl sonu geldiğinde 37 kat daha iyi oluruz. Minik bir kazanç ile başlayan şey sonunda birikerek büyük eylemlere dönüşür yani küçük ve iyi bir alışkanlıkların etkisi zamanla büyür. Özetle alışkanlıklar gün içinde çok az fark yaratıyor gibi görünürler lakin aylar, yıllar içinde yarattıkları etki çok büyük olabilir. Küçük değişiklikleri veya iyi bir alışkanlığı o an da çok değerli görünmedikleri için es geçeriz. Mesela her akşam bir saat ingilizce çalışsanız bu dili bir anda öğrenemezsiniz. Bugün sağlığa zararlı bir yiyecek, öğün yerseniz tartının ibresi çok fazla oynamaz. Birkaç değişiklik yaparız ama sonuçlar hiçbir zaman çok çabuk gelmez.
Benzer bir şekilde günlük alışkanlıklarınızdaki çok küçük bir değişiklik, hayatınızı bambaşka bir varış noktasına götürür. O an da önemsiz gibi görünen bu günlük alışkanlıklar aslında bir ömrü oluşturan zaman diliminde kim olduğunuz ve kim olabileceğinizin arasındaki farkı belirler. “Başarı hayatta bir kez yaşanan dönüşümlerin değil, günlük alışkanlıkların ürünüdür.” der yazar James Clear.
Şu an bir sporcuysanız ve olimpiyat müsabakalarında altın madalyayı kazanmak istiyorsanız ancak antremanlara gerektiği kadar değer vermeyip çalışmıyorsanız, kendinizi o antremanlarda geliştirmek için çaba sarf etmiyorsanız kötü yoldasınız demektir. Kilo vermek istiyorsanız fakat beslenmenize dikkat etmiyorsanız yine kötü yoldasınız demektir. Bunlar gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Şu an da ne kadar başarılı ya da başarısız olduğunuzun bir önemi yoktur. Önemli olan alışkanlıklarınızın sizi başarıya yönlendirip yönlendirmediğidir. Şu anki mevcut rotanıza daha fazla odaklanmalısınız, mevcut sonuçlarınıza değil!
Bu yazımda bana kaynak olan Atomik Alışkanlıklar kitabının yazarı James Clear diyor ki: “Sonuçlarınız alışkanlıklarınızın geçikmeli ölçüsüdür. Net değeriniz finansal alışkanlıklarınızız geçikmeli ölçüsüdür. Kilonuz yeme alışkanlıklarınızın geçikmeli ölçüsüdür. Bilginiz öğrenme alışkanlıklarınızın geçikmeli ölçüsüdür. Dağınıklığınız temizlik alışkanlıklarınızın gecikmeli ölçüsüdür. Neyi tekrarlarsanız onu elde edersiniz.
Hayatta kendizi nerede bulacağınızı tahmin etmek istiyorsanız tek yapmanız gerek küçük kazanç ve kayıplarınızın kavisini takip etmek ve gündelik tercihlerinizin on yada yirmi yıl sonra nasıl bir birikim oluşturacağını görmektir. Her ay kazandığınızdan daha az mı harcıyorsunuz? Her hafta spor salonuna mı gidiyorsunuz? Her gün kitap okuyup yeni bir şeyler mi öğreniyorsunuz? Gelecekteki sizi tanımlayan şeyler bu tür küçük savaşlar olacak. Zaman, başarı ve başarısızlık arasındaki boşluğu büyütür. Zamanı neyle beslerseniz zaman onu katlar. İyi alışkanlıklar zamanı müttefikinize dönüştürür. Kötü alışkanlıklar ise düşmana.”
Peki bu ilerleme, gelişim nasıl bir şeydir? Soğuk bir odada olduğunuzu hayal edin. Sıcaklık -3,8 derece. Nefes alıp verirken nefesinizin buharını görebiliyorsunuz. Önünüzde bir masa ve üstünde de bir buz küpü var. Oda çok yavaş bir şekilde ısınmaya başlıyor. -3,3 derece. -2,5 derece. -2 derece. Buz küpü hâlâ önünüzdeki masada duruyor. -1,4 derece. -1 derece. -0,4 derece ve hâlâ bir şey olmadı. Sonunda 0 derece ve buz erimeye başlıyor. Daha önceki sıcaklıklardan pek de farkı olmayan bir derecelik bir kayma büyük bir değişimin oluşumunu başlattı. Hani o büyük başarıların büyük eylemler gerektiğini düşünürüz aslında yukarıdaki buz olayında da görüldüğü gibi büyük başarı anları, genellikle o gerekli olan potansiyeli meydana getiren öncesindeki pek çok eylemin sonucudur. Bu mantık hayatın birçok noktasında karşımıza çıkıyor aslında. Kanser, ömrünün %80'ini fark edilmeden geçirir ve sonra birkaç ay içinde bedeni esir alır. Bambu, yer altında geniş kök sistemleri kurarak geçirdiği ilk beş yıl boyunca görülmezken altı hafta içinde yirmi yedi metre yükseğe ulaşır.
Benzer durum alışkanlıklar için de geçerlidir. Kritik bir eşiği atlayana kadar hiçbir fark yaratmıyor gibi görünür. Çok gayret etmemize rağmen başarıya ulaşmamak konusunda yakınmak, buz küpü örneğindeki oda sıcaklığını -3,8 dereceden -0,4 dereceye çıkartıp buzun neden erimemesine yakınmaya benzer. Emek yok olmamıştır, sadece depolanmaktadır. Buz için değişimin kilidi 0 derece açılacaktır, başarının kilidi ise alışkanlıkların sonucunda kritik bir eşiğe varınca açılır.
Genellikle ilerlemenin doğrusal olmasını bekleriz. Bu yüzden sonuçların çabuk gerçekleşmesini umarız. Yukarıdaki grafikte kırmızı renkli doğru, olması gerektiğini düşündüğümüz şeydir. Aslında çabalarımızın sonuçları genellikle gecikir. Öncesinde harcadığınız çabanın gerçek değerini fark etmemiz aylar ya da yıllar alır. Grafikteki yeşil eğri de bu durumu ifade ediyor. Aylarca ya da yıllarca sonuç almadan verdiğimiz emek insanlarda moral bozukluğuna sebep olur. Moral bozukluğu sonucu hayal kırıklığı yaşamalarına yol açar. Ancak öncesinde belirtiğim gibi emek ziyan olmamıştır, sadece depolanmıştır. Ta ki çok yakında açığa çıkana dek.
Hedefleri unutup sisteme odaklandık. Yazının başında belirtiğim gibi hedefler yön belirtmek açısından iyidir, sistemler ise ilerleme kaydetmede en iyisidir. Eğer hedeflerinizi düşünmeye çok fazla zaman ayırıp sistemlerinizi tasarlamayı ihmal ederseniz bunun sonucunda birkaç problem ortaya çıkar. İlk problem, kazanaların da kaybedenlerin de hedefleri aynıdır. Kazanan ile kaybeden arasındaki farkı ortaya koyan sistemlerdir! İkinci problem, bir hedefe ulaşmak hayatınızı sadece şimdilik değiştirir. İlerlemeye ters düşen bir durumdur. Sonuçları değiştirmemiz gerektiğini düşünürüz ancak sorun sonuçlar değildir, sorun o sonuçlara yol açan sistemlerdir. Asıl değiştirmemiz gereken sistemlerdir. Üçüncü problem, hedefler mutluluğumuzu kısıtlar. Sonuçtan ziyade sürece âşık olduğunuzda, sisteminizin işlediği her an mutlu ve tatminkâr hissedebilirsiniz. Dördüncü ve son problem, hedefler uzun vadeli ilerlemeyle pek iyi arkadaşlık kuramazlar. Hedef belirlemenin amacı oyunu kazanmaktır, sistem inşa etmenin amacı ise oyunu oynamaya devam etmektir. Sonunda ilerlemenizi belirleyecek olan sürece bağlılığınızdır.
Bütün büyük şeyler küçük başlangıçlarla gelir. Küçük bir karar, her alışkanlığın tohumunu meydana getirir. Ancak o karar tekrarlandığında bir alışkanlık filizlenir ve büyür. Alışkanlıklarımız, hayatlarımızın iyileşmesine katkı sağlayan temel birimdir. Başlangıçta bu tekrarlar önemsiz gibi görünse de aslında gelecekte bizi tanımlayan şeyler bu küçük alışkanlıklar olacaktır. Zamanı neyle beslersek zaman onu katlar! Yazar Robin Sharma diyor ki: “Ustalık; odak, sabır ve pratiğe bağlıdır. Şans eseri olmaz.”
Bu yazım burada bitti. Okuduğunuz için çok teşekkür ederim. İleri okumalar ve detaylı bilgi edinmek için kaynaklar bölümünde paylaştığım dokümanları inceleyebilirsiniz.
Bir başka yazıda görüşmek üzere...
Kendinize iyi bakın...
İyi ki varsınız...
Bu yazıya emojiyle tepki ver!
Kaynaklar
- Atomik Alışkanlıklar, James Clear, Pegasus Yayınları