Hepimiz ara sıra içinde bulunduğumuz anın etkisine kapılarak sorumluluklarımızı veya hedeflerimizi ertelemişizdir. Örneğin ders çalışırken telefonumuza gelen bir bildirimle ders çalışmayı bırakırız ve ders çalışacağımız vakitlerde telefon uygulamaları arasında kendimizi yolculuk ederken buluruz veya sağlıklı beslenmeye çalışırken önümüze gelen tatlı ya da abur cubur yiyecekleri yiyebiliyoruz. Bu gibi durumlarda kendimizle farklı zamanlardaki biz ile bir anlaşma yapabiliriz. Aslında bu anlaşma davranış bilimlerinde ve felsefede “Odysseus (Odisseus ya da Odisseas) Anlaşması” olarak isimlendirilir. Yazıma konu olan bu anlaşmaya ve şimdiki zamanın gücüne bir açıklık getirelim.
Hayvanlar âlemindeki her canlı, hayatını sürdürebilmek için bir ödül mekanizmasının içinde yer alır. Ödül dediğimiz şey de temelde, vücudu koyduğu ideal hedeflere yaklaştıran bir araçtır. Söz gelimi susadığımız zaman ödül, su veya acıktığımızda yani enerji kaybında bize tekrardan enerji sağlayacak ödül besindir. Tabii bunlar temel biyolojik ihtiyaçlardır yani bizim birincil ödüllerimiz. Ancak insan davranışları birinci ödülden ziyade, birincil ödüllere ulaşmakta nasıl bir yol alacağını anlayabilmek için ikincil ödüllerle yönlendirilir. Örneğin metalden bir dikdörtgen tek başına beynimize fazla bir şey ifade etmez ama onu bir musluk olarak anlamlandırmayı öğrenmiş olduğumuzdan susuzluk çektiğimizde musluğun görüntüsü bizim için bir ödüldür. Bunun yanında soyut kavramlar bile biz insanlar için ödüllendirici olabilir. Örneğin bir insanın bulunduğu toplumda değer verildiğini hissetmesi gibi. Düşündüğümüz zaman hayvanlar âleminde insanların dışında geri kalanlar yalnızca temel ihtiyaçlarının peşinde koşarken insanlar soyut ideallerin peşinde de koşabiliyor hatta temel ihtiyaçları, soyut ideallerin arka planına atabiliyor.
İster temel ister soyut özellikte olsun, büyük ödüllerle ortaya çıkan bir sorun, yapılan seçimlerin genellikle meyvelerini sonradan vermesidir. Aldığımız kararların birçoğu, daha sonraki bir zamanda ödül verecek olan seçimler içerir. Söz gelimi biz öğrenciler, yıllarca okula gideriz çünkü ilerde bir iş, sanat veya meslek dalında çalışabilme yetkisine sahip olabilmek için diplomaya ihtiyacımız vardır. İnsanlar diyet yapar çünkü daha sonraki bir zamanda ödülleri sağlıklı bir vücut olacaktır veya bir iş yerinde terfi veya ücret artışı alabilmek için düzenli olarak çalışırlar. Özetle gelecek zaman için aldığımız kararların neredeyse hepsinin sonucunda bir ödül vardır. Ancak sağlıklı karar vermeye sıklıkla engel olabilen bir ayrıntı vardır. Bu engel ise şimdiki zamandır.
Bazı şeyleri yapmanın zor geldiğini hepimiz biliriz. O an yapabileceğimiz şeyin cazibesi, geleceğe ait soyut bir kavramdan daha güçlüdür. Çünkü şimdiki zamanın cazibesine kapılmamız gelecek zamanda belirlediğimiz ödüle giden yoldan bizi alıkoyar. Bundan dolayı anlık hazzın kışkırtıcılığı, vereceğimiz kararı çok güçlü bir biçimde etkiler. Söz gelimi dersine çalışması ya da işini yapması gereken insanların arkadaşlarının daveti üzerine onlara katılması, araba bayilerinin test sürüşü yapılmasını ısrar etmeleri, satıcıların eşyalara dokunulmasını istemeleri, yapılmamasını bildikleri halde içki ya da madde alan insanlar gibi birçok hadise sayılabilir. Bu hadiselerde mesaj net “burada ve şimdi!” Bu yüzden şimdiki zamanın albenisi, reddedilemeyecek ölçüde baştan çıkarıcıdır. O anın albenisine karşı koyabilmek için yapabileceğimiz bir şey var mıdır? Tabii ki vardır. Bu zamandan üç bin yıl önce yaşamış bir kişi, bize bu konuda bir esin kaynağı olabilir.
Truva Savaşı’ndan zaferle çıkmış ve yurduna geri dönmekte olan efsanevi kahraman Odysseus’tan (Odisseus ya da Odisseas) söz ediyoruz. Peki kimdir bu Odysseus? Homeros’un “İlyada” ve “Odessa” adlı destanlarında anlattığı İthaka kralıdır. Ancak Odysseus, sadece efsanevi bir kahraman değildir. Aynı zamanda sinirbilimsel bir olguya da ismini vermiştir: Odysseus Anlaşması. Hikâyeyi, David Eagleman’ın “Beyin Senin Hikâyen” kitabından alıntı yaptım. “Tahta geçen Odysseus, katıldığı on yıllık Truva Savaşı’ndan büyük bir zaferle çıkar ve eve dönüş yolunda gemisinin kısa süre sonra muhteşem güzellikteki Sirenlerin yaşadığı adanın önünden geçeceğini fark etmişti. Sirenler, denizcilerin aklını başından alan büyüleyici güzellikte şarkılar söylemeleriyle ün yapmışlardır. Ancak sorun şuydu ki, Sirenlerin cazibesine karşı koyamayan denizciler onlara ulaşmaya çalışırken, gemileri kayalara çarpıp parçalanırdı.
Bu efsanevi şarkıları dinlemek için Odysseus da dizginlenemez bir istek duyuyor, ancak bu arada kendisi ve tayfasının ölümüne neden olmak da istemiyordu. Bunun üzerine bir plan yaptı. Müziği duyduğunda, gemisini adanın kayalıklarına doğru sürme dürtüsüne karşı koyamayacağını biliyordu. Sorun şimdiki akılcı Odysseus değil, gelecekteki Odysseus'tu: Sirenlerin müziğini işittiği anda dönüşeceği, aklını yitirmiş bir Odyseus. Adamlarına, kendisini gemi direğine sıkıca bağlamalarını emretti. Kendileri de kulaklarını bal mumuyla tıkayacak ve böylece Sirenlerin şarkılarını duymayacaklardı. Gemiyi yönlendirirken, Odyseus'un bütün yalvarmalarını, haykırışlarını ve çırpınmalarını, görmezden gelmek üzere kesin emir almışlardı. Odysseus, gelecekteki kendisinin doğru kararları verecek durumda olmayacağının farkındaydı. Aklı başındaki Odysseus, bu nedenle her şeyi öyle bir ayarladı ki, yanlış adımı atması artık mümkün olamazdı. İşte bütün bunlara bağlı olarak, şimdiki ve gelecekteki kendiniz arasında yapacağımız bu türden pazarlıklar, Odysseus anlaşması olarak anılagelmişlerdir.”
Bu hikâyeden ve anlatımdan anlaşılacağı gibi gelecekteki o anın cazibesine kapılmamak için şu anki zamanda kendimizi sıkıca bir direğe bağlamalıyız ki gelecekteki o an geldiği vakit ona karşı koyma şansımız olsun. Bu şekilde gelecekte olmak istediğimiz insana bir adım daha yaklaşabiliriz. Odsysseus anlaşmasını kabul ettiğimiz zaman, biz insanların da farklı zaman ve koşullarda farklı insanlar olduğumuzu kabul etmiş oluyoruz. Bu yüzden daha iyi kararlar verebilmek için farklı zamanlardaki beni çok iyi tanımamız gerekir.
Bir başka yazıda görüşmek üzere...
Kendinize iyi bakın...
İyi ki varsınız...
Bu yazıya emojiyle tepki ver!
Kaynaklar
Beyin Senin Hikâyen, David Eagleman, Domingo Yayınevi